bugün

entry'ler (51)

kışı güzel kılan detaylar

hala çıplak kız izleyebiliyor olmak. Hem yarı çıplak hem kafa dolu kız izleyebiliyor olmak: http://www.youtube.com/watch?v=9WCsQ_hru3o

son seks hakkiniz olsa kiminle yapardınız

bu kızla yapardım: http://www.youtube.com/watch?v=9WCsQ_hru3o
kanalına abone oldum. Kim bilir, belki, bir gün *

sözlük yazarlarının şu an olmak istediği yer

şuan şu kızın olduğu yerde olup, onunla geyik çevirmek istiyorum. Geyik muhabbeti yani *
http://www.youtube.com/watch?v=9WCsQ_hru3o

okan bayülgen

yakında bu kızı keşfetmesi, tutup kolundan altın kelebeğe çıkartması beklenen şovmen.
değerlenecek olanı anlıyorsa tabi: http://www.youtube.com/watch?v=VPhOgliZi-o
(bkz: )garsonluk yaparak dünya yı gezen küt saçlı kız
(bkz: )adisyon arkası notlar

taş gibi hatunu reddetmek için yeterli neden

onu bunu bilmem, ben youtube'da taş gibi bir hatun buldum.
Geziyor, çekiyor, geyik yapıyor, dalga geçiyor, efsane: http://www.youtube.com/watch?v=VPhOgliZi-o
(bkz: ) garsonluk yaparak dünya yı gezen küt saçlı kız

garsonluk yaparak dünya yı gezen küt saçlı kız

Güzel gezmiş, onu da efsane bir video ile taçlandırmış.
Bu kız ileride çok değerlenir.
Benden söylemesi.
Ben de kıza yürüyorum galiba inceden *

http://www.youtube.com/watch?v=lUhp3eWZiuo

bahşiş vermeye inanmamak

Bir garsonun itirafları diye de bir video var: http://www.youtube.com/watch?v=s91ZLtsx1VQ

siemens vs arçelik

arçelik seviyorum. Yakında evleneceğim ve her şeyi Arçelik'ten alacağım.
Nedeni tamamen milliyetçi duygular.

ekşi sözlük artıklarının ulu da yazarlık yapması

Valla doğru tespit. Ekşi'de 8000 entry si olup da hala çaylak olan arkadaşım var. (valla arkadaşım, ben hiç ekşiye girmeye çalışmadım bile)

bahşiş vermeye inanmamak

bahşiş demişken: http://www.youtube.com/watch?v=J8hKgKLECCQ
Adam gibi bilgi. Neden bahşiş verilir, verilmelidir? Tarihi, gelmişi, geçmişi ve bahşiş hakkındaki tüm geyikleri anlatmış kız.
Çok eğlendim.
Bir garsonun itirafları diye de bir videosu var: http://www.youtube.com/watch?v=s91ZLtsx1VQ
Kız baya geziyor, yiyor, içiyor, çalışıyor.

garsonluk yaparak dünya yı gezen küt saçlı kız

Dün ekşi'de gördüm. Baya muhabbet dönmüş.
Ben aylar önce keşfetmiştim zaten.
Projenin ismi; adisyon arkası notlar
Bu da projenin tanıtım filmi: http://www.youtube.com/watch?v=v0xBfSnk-IQ
ileride daha da kıymetlenecek.
Sizin de haberiniz olsun.
Diğer videolarda da baya geyik döndürmüş.

Öptüm. bye

adisyon arkasi notlar

Dünyaca ünlü bir garson olacağım, diye yola çıkmış ilginç kadın. Geçmişte yaptıkları ilginç, geleceği ise merak uyandırıcı. işler efsane. Videolar, fotoğraflar, yazılar. Asla gurme olduğunu kabul etmiyor. Ben bir yemek anlatıcıyım, diyor.
Bir de tanıtım videosu yapmış projeyle ilgili: http://www.youtube.com/watch?v=XbxeboII6MQ
Web sitesi de burada: http://www.adisyonarkasinotlar.com/
Çok da ilginç mekanlar da çalışıyor: http://www.youtube.com/watch?v=B2ZZoWg72ow
Fotoğraflar da iyi, ne proyum diye bağırıyor, ne de amatör diye göz yakıyor, kendisi gibi samimi http://www.instagram.com/adisyonarkasinotlar

Takipteyim valla, yolu açık olsun.

uludağ üniversitesi

Kendisiyle ilgili proje başlattığım üniversite. 2013 şenliklerinde bir fotoğraf projesi başlattım. Başlangıç noktasını da Uludağ Üniversitesi olarak belirledim. Üniversitelerin karizmatik insanlarını çektiğim proje de Türk öğrenci profilini görüntülemek istedim. Paylaşımlara bugün başladım. Devamı gelecek. Sevgiler. fotoğrafları bu adresten bulabilirsiniz: http://tipografikinsan.bl...om/2013/05/blog-post.html

kuzey güney

Kuzey karakterini oynayan Kıvanç Tatlıtuğ isimli arkadaşın ömrü mezar taşları ile konuşarak geçti. Gün geçtikçe de kendini ilerletiyor, tebrikler.

ezra miller

The Perks of Being a Wallflower filminden aklımda kalan tek oyuncu. bu kadar gay olunamazdı. 93'lüymüş. Ayrıca gerçekten entresan ve garip bir adam.

sözlük yazarlarının itirafları

Küçüklüğümden beri yazmaya takık biriyim.
Günlük tutmadım hiç, kınadım günlük tutanları. insan kendi hayatından daha değerli şeyleri keşfetmeli ve onlar üzerine düşünüp, yazmalıydı. Günlük bencilceydi.
Tabi ki yanılıyordum, bunları düşünürken on yaşındaydım ve salaktım. Şimdi büyüdüm(!) ve hala yazıyorum.
Bazen deli ilham gelir mesela, yazdıklarıma ben bile şaşarım, bazense üşendiğimden adımı bile yazamam. ama yazıyorum işte ya. öyle yada böyle tutuyorum kalemin ucundan. Ama yazmak bencilce bir şey değil. içinde her zaman paylaşma güdüsünü de beraberinde getiriyor. Aslında paylaşmakta bencilcedir. Yazılarının okunulmasını ve senin gibi düşünmelerini istersin. aynı müzik gibi. Pasif bir liderlik etme içgüdüsü de yatıyordur belki içinde.
Yazmaktan daha da zor olan yazılarını okuyan birilerini bulabilmektir. Ben bulamadım. Bir blogum var, yazıyorum ama boşuna gibi. Sözlükte paylaşmasam, reklam yapmasam kimse okumaz. Şimdi bunları buraya yazıyorum belki siz acırda okursunuz diye. Yazmak zor iş,bunu hayat amacın ilan edersen o zaman hayatın da zor.
Reklam yazarı olmak istemiyorum, anlayın beni. Ofis köşelerinde tuvalet kağıtları için slogan bulmak istemiyorum. Ben yazmak istiyorum, gezerken yazmak, yazarken okunmak istiyorum. Ama olmuyor işte, olacak elbet, olur elbet.

bozcaada

daha bir kaç gün önce oradaydım. Havasını işittim, güneşine dokundum. Ayrı bir memleket. anlatılacak çok şeyi, yaşanılacak, konuşulacak çok insanı var. girmediğim sokağı, yüzmediğim koyu olmasın istiyor insan. Bütün şaraplarının tadına bakayım, tüm insanlarına selam edeyim istiyorsun. Korkan, kaçan, ürken birini gördüklerinde; burası bozcaada, istanbul değil, diyorlar. Rumlarından, Türklerine, pilavoğullarından nicesine tarih taşıyan güzel ada. Fotoğraflarını çektim, bir de yol hikayesi yazdım. sevgiler. http://tipografikinsan.bl...com/2013/05/bozcaada.html

paulo coelho

Simyacı, Paulo Coelho’nun 1988 yılında çıkardığı kitaptır.
Yani kişisel takvimime göre ben doğmadan tam 2 yıl önce çıkmış ve ortalığı kasıp kavuran bir kitap haline gelmiştir.
Bunların hepsini kendinden emin bir şekilde yazıyor gibi görünsem de, fenomen haline dönüşmüş kitaplara karşı bir büyük antipatim vardı.
Hatta bu kitapları (şeker portalı, simyacı vb) toplu taşıma araçlarında, kafelerde dahi okumaya utanırdım.
Tabi yıllar önce, zavallı bir ergenken.
Şeker Portakalı’na daha başlamamış olsam da Simyacı’yı bugün bitirdim.
Üzerinde 25 yıl geçmiş bir kitabı, şimdi, şuan da, şu yüzyılda okursan sana çok sıradan gelir, yani gelirmiş.
Hala basılan, Türkiye’deki basım sayısı üç haneli sayılara ulaşmış bir kitap için sıradan demek haksızlık olabilir ve kabul ediyorum ki, suç tamamen benim.
Kitapta yazılan hikayelere benzer çok hikaye okuduk, duyduk.
Secret’lar okuduk, Kayıp Gül diye kitaplar çıktı, onlara bir göz gezdirdik.
Evrenin gücü adına filmler yaptılar, kitaplar yazdılar, hatta dünyaları dolaştılar, hepsini tanıdık, anlamaya çalıştık.
Her tarafımız Doğu felsefesi oldu. Ceplerimizden felsefe taşları fırlıyor artık hatta yaşamlarımız felsefe taşı oldu.
Bütün bunları yaşayıp gördükten sonra Simyacı okursan her şey çok yavan gelir, anlayın beni.
Ve bir fenomen böylece paramparça olur ellerimde.
Yani benim durumumun çözümü ya da durum değerlendirmesi şöyle olmalı sanırım; ilk yapacağın işi sona bırakma, hadi bıraktın diyelim o zaman hiç yapma.
Hiç dokunmamalıydım Simyacı’yı, okumadığım ve merak ettiğim kitaplar arasında kalmalıydı, ama olmadı.
Kitap iyidir, öğretiler hayatımızı değiştirir nitelikte olabilir ama benim için tam bir klişeydi. Tam bir zamanlama hatası, üzgünüm.

osman sınav

Osman sınav bu sene iki film sokmuştur vizyona. birincisi, Uzun hikaye, ikincisi, aşk kırmızı'dır. uzun hikaye kötüdür, çok kötüdür, bundan daha da kötüsünü nasıl yaparım diye düşünen Osman, Aşk Kırmızı'yı yapmıştır.
Ve filmden Çıktığım, daha doğrusu terk ettiğim andan itibaren; bunu bize neden yaptın Osman, bunu bize neden yapıyorsun Osman, diye sayıklamama sebep olmuştur.

osman sınav

Osman sınav film çekmesin diye kampanya başlatıyorum. Bunu ciddi ciddi yapıyorum. bu kararı Osman Sınav'ın Aşk Kırmızı isimli filminden sonra vermiş bulunuyorum. Ahir ömrümde ilk defa bir filmi yarıda bırakıp çıktım ve arkama bile bakmadım. Ve filmleri 2 bölümde izlediğimiz için bizi kınayan bütün entellere sesleniyorum: böyle filmler dört parçaya ayrılmalı, kendine işkence etmek isteyenler oturup izlemeli.Yada üniversitelerin sinema televizyon bölümlerinde kötü film böyle yapılır diye mutlak suretle gösterilmeli.