bugün
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks12
- aşkta yaş farkı önemli midir16
- hemşire kızlar nasıl oluyor19
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek18
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi22
- içip içip entry girmek8
- insanlar melek mi şeytan mı8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi17
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız13
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi26
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- en yaşlı özelliğiniz17
- anın görüntüsü14
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz8
- iğrenç bir his tarif et38
- emar15
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz43
- sözlük yazarlarının abileri10
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- yakışıklı ama zengin erkek12
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam14
- icardi190522
- özgür özel10
- suriyeliler suriye'ye dönsün16
- fake hesabım için nick önerileri9
- kruvasan ile kahvaltı yapmak8
- karınıza kaşarlı poğaça yapar mısınız12
- emmanuel emenike17
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek15
- insana kendini kötü hissettiren şeyler18
- yazarların ruh hali9
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekler arasından seri katil çıkmaması8
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
- bik bik'in yaşı boyu kilosu8
- sel felaketinin nedeni cehapedir8
- türkiye de 120000 atatürk heykeli olması15
- mustafa sandal'ın 1 mayıs paylaşımı13
- sözlüğün en götü güzel kızı21
- 1 mayıs8
- ahirette sorulacak ilk soru8
- oksijensizsu8
- 1 mayıs 2024 borussia dortmund psg maçı9
- uludağ sözlüğün bitmiş olması14
- sözlük kızlarını kategorize eden utanmazlar18
- kocamsunun hazırladığı sürpriz13
entry'ler (51)
hala çıplak kız izleyebiliyor olmak. Hem yarı çıplak hem kafa dolu kız izleyebiliyor olmak: http://www.youtube.com/watch?v=9WCsQ_hru3o
bu kızla yapardım: http://www.youtube.com/watch?v=9WCsQ_hru3o
kanalına abone oldum. Kim bilir, belki, bir gün *
kanalına abone oldum. Kim bilir, belki, bir gün *
şuan şu kızın olduğu yerde olup, onunla geyik çevirmek istiyorum. Geyik muhabbeti yani *
http://www.youtube.com/watch?v=9WCsQ_hru3o
http://www.youtube.com/watch?v=9WCsQ_hru3o
yakında bu kızı keşfetmesi, tutup kolundan altın kelebeğe çıkartması beklenen şovmen.
değerlenecek olanı anlıyorsa tabi: http://www.youtube.com/watch?v=VPhOgliZi-o
(bkz: )garsonluk yaparak dünya yı gezen küt saçlı kız
(bkz: )adisyon arkası notlar
değerlenecek olanı anlıyorsa tabi: http://www.youtube.com/watch?v=VPhOgliZi-o
(bkz: )garsonluk yaparak dünya yı gezen küt saçlı kız
(bkz: )adisyon arkası notlar
onu bunu bilmem, ben youtube'da taş gibi bir hatun buldum.
Geziyor, çekiyor, geyik yapıyor, dalga geçiyor, efsane: http://www.youtube.com/watch?v=VPhOgliZi-o
(bkz: ) garsonluk yaparak dünya yı gezen küt saçlı kız
Geziyor, çekiyor, geyik yapıyor, dalga geçiyor, efsane: http://www.youtube.com/watch?v=VPhOgliZi-o
(bkz: ) garsonluk yaparak dünya yı gezen küt saçlı kız
Güzel gezmiş, onu da efsane bir video ile taçlandırmış.
Bu kız ileride çok değerlenir.
Benden söylemesi.
Ben de kıza yürüyorum galiba inceden *
http://www.youtube.com/watch?v=lUhp3eWZiuo
Bu kız ileride çok değerlenir.
Benden söylemesi.
Ben de kıza yürüyorum galiba inceden *
http://www.youtube.com/watch?v=lUhp3eWZiuo
Bir garsonun itirafları diye de bir video var: http://www.youtube.com/watch?v=s91ZLtsx1VQ
arçelik seviyorum. Yakında evleneceğim ve her şeyi Arçelik'ten alacağım.
Nedeni tamamen milliyetçi duygular.
Nedeni tamamen milliyetçi duygular.
Valla doğru tespit. Ekşi'de 8000 entry si olup da hala çaylak olan arkadaşım var. (valla arkadaşım, ben hiç ekşiye girmeye çalışmadım bile)
bahşiş demişken: http://www.youtube.com/watch?v=J8hKgKLECCQ
Adam gibi bilgi. Neden bahşiş verilir, verilmelidir? Tarihi, gelmişi, geçmişi ve bahşiş hakkındaki tüm geyikleri anlatmış kız.
Çok eğlendim.
Bir garsonun itirafları diye de bir videosu var: http://www.youtube.com/watch?v=s91ZLtsx1VQ
Kız baya geziyor, yiyor, içiyor, çalışıyor.
Adam gibi bilgi. Neden bahşiş verilir, verilmelidir? Tarihi, gelmişi, geçmişi ve bahşiş hakkındaki tüm geyikleri anlatmış kız.
Çok eğlendim.
Bir garsonun itirafları diye de bir videosu var: http://www.youtube.com/watch?v=s91ZLtsx1VQ
Kız baya geziyor, yiyor, içiyor, çalışıyor.
Dün ekşi'de gördüm. Baya muhabbet dönmüş.
Ben aylar önce keşfetmiştim zaten.
Projenin ismi; adisyon arkası notlar
Bu da projenin tanıtım filmi: http://www.youtube.com/watch?v=v0xBfSnk-IQ
ileride daha da kıymetlenecek.
Sizin de haberiniz olsun.
Diğer videolarda da baya geyik döndürmüş.
Öptüm. bye
Ben aylar önce keşfetmiştim zaten.
Projenin ismi; adisyon arkası notlar
Bu da projenin tanıtım filmi: http://www.youtube.com/watch?v=v0xBfSnk-IQ
ileride daha da kıymetlenecek.
Sizin de haberiniz olsun.
Diğer videolarda da baya geyik döndürmüş.
Öptüm. bye
Dünyaca ünlü bir garson olacağım, diye yola çıkmış ilginç kadın. Geçmişte yaptıkları ilginç, geleceği ise merak uyandırıcı. işler efsane. Videolar, fotoğraflar, yazılar. Asla gurme olduğunu kabul etmiyor. Ben bir yemek anlatıcıyım, diyor.
Bir de tanıtım videosu yapmış projeyle ilgili: http://www.youtube.com/watch?v=XbxeboII6MQ
Web sitesi de burada: http://www.adisyonarkasinotlar.com/
Çok da ilginç mekanlar da çalışıyor: http://www.youtube.com/watch?v=B2ZZoWg72ow
Fotoğraflar da iyi, ne proyum diye bağırıyor, ne de amatör diye göz yakıyor, kendisi gibi samimi http://www.instagram.com/adisyonarkasinotlar
Takipteyim valla, yolu açık olsun.
Bir de tanıtım videosu yapmış projeyle ilgili: http://www.youtube.com/watch?v=XbxeboII6MQ
Web sitesi de burada: http://www.adisyonarkasinotlar.com/
Çok da ilginç mekanlar da çalışıyor: http://www.youtube.com/watch?v=B2ZZoWg72ow
Fotoğraflar da iyi, ne proyum diye bağırıyor, ne de amatör diye göz yakıyor, kendisi gibi samimi http://www.instagram.com/adisyonarkasinotlar
Takipteyim valla, yolu açık olsun.
Kendisiyle ilgili proje başlattığım üniversite. 2013 şenliklerinde bir fotoğraf projesi başlattım. Başlangıç noktasını da Uludağ Üniversitesi olarak belirledim. Üniversitelerin karizmatik insanlarını çektiğim proje de Türk öğrenci profilini görüntülemek istedim. Paylaşımlara bugün başladım. Devamı gelecek. Sevgiler. fotoğrafları bu adresten bulabilirsiniz: http://tipografikinsan.bl...om/2013/05/blog-post.html
Kuzey karakterini oynayan Kıvanç Tatlıtuğ isimli arkadaşın ömrü mezar taşları ile konuşarak geçti. Gün geçtikçe de kendini ilerletiyor, tebrikler.
The Perks of Being a Wallflower filminden aklımda kalan tek oyuncu. bu kadar gay olunamazdı. 93'lüymüş. Ayrıca gerçekten entresan ve garip bir adam.
Küçüklüğümden beri yazmaya takık biriyim.
Günlük tutmadım hiç, kınadım günlük tutanları. insan kendi hayatından daha değerli şeyleri keşfetmeli ve onlar üzerine düşünüp, yazmalıydı. Günlük bencilceydi.
Tabi ki yanılıyordum, bunları düşünürken on yaşındaydım ve salaktım. Şimdi büyüdüm(!) ve hala yazıyorum.
Bazen deli ilham gelir mesela, yazdıklarıma ben bile şaşarım, bazense üşendiğimden adımı bile yazamam. ama yazıyorum işte ya. öyle yada böyle tutuyorum kalemin ucundan. Ama yazmak bencilce bir şey değil. içinde her zaman paylaşma güdüsünü de beraberinde getiriyor. Aslında paylaşmakta bencilcedir. Yazılarının okunulmasını ve senin gibi düşünmelerini istersin. aynı müzik gibi. Pasif bir liderlik etme içgüdüsü de yatıyordur belki içinde.
Yazmaktan daha da zor olan yazılarını okuyan birilerini bulabilmektir. Ben bulamadım. Bir blogum var, yazıyorum ama boşuna gibi. Sözlükte paylaşmasam, reklam yapmasam kimse okumaz. Şimdi bunları buraya yazıyorum belki siz acırda okursunuz diye. Yazmak zor iş,bunu hayat amacın ilan edersen o zaman hayatın da zor.
Reklam yazarı olmak istemiyorum, anlayın beni. Ofis köşelerinde tuvalet kağıtları için slogan bulmak istemiyorum. Ben yazmak istiyorum, gezerken yazmak, yazarken okunmak istiyorum. Ama olmuyor işte, olacak elbet, olur elbet.
Günlük tutmadım hiç, kınadım günlük tutanları. insan kendi hayatından daha değerli şeyleri keşfetmeli ve onlar üzerine düşünüp, yazmalıydı. Günlük bencilceydi.
Tabi ki yanılıyordum, bunları düşünürken on yaşındaydım ve salaktım. Şimdi büyüdüm(!) ve hala yazıyorum.
Bazen deli ilham gelir mesela, yazdıklarıma ben bile şaşarım, bazense üşendiğimden adımı bile yazamam. ama yazıyorum işte ya. öyle yada böyle tutuyorum kalemin ucundan. Ama yazmak bencilce bir şey değil. içinde her zaman paylaşma güdüsünü de beraberinde getiriyor. Aslında paylaşmakta bencilcedir. Yazılarının okunulmasını ve senin gibi düşünmelerini istersin. aynı müzik gibi. Pasif bir liderlik etme içgüdüsü de yatıyordur belki içinde.
Yazmaktan daha da zor olan yazılarını okuyan birilerini bulabilmektir. Ben bulamadım. Bir blogum var, yazıyorum ama boşuna gibi. Sözlükte paylaşmasam, reklam yapmasam kimse okumaz. Şimdi bunları buraya yazıyorum belki siz acırda okursunuz diye. Yazmak zor iş,bunu hayat amacın ilan edersen o zaman hayatın da zor.
Reklam yazarı olmak istemiyorum, anlayın beni. Ofis köşelerinde tuvalet kağıtları için slogan bulmak istemiyorum. Ben yazmak istiyorum, gezerken yazmak, yazarken okunmak istiyorum. Ama olmuyor işte, olacak elbet, olur elbet.
daha bir kaç gün önce oradaydım. Havasını işittim, güneşine dokundum. Ayrı bir memleket. anlatılacak çok şeyi, yaşanılacak, konuşulacak çok insanı var. girmediğim sokağı, yüzmediğim koyu olmasın istiyor insan. Bütün şaraplarının tadına bakayım, tüm insanlarına selam edeyim istiyorsun. Korkan, kaçan, ürken birini gördüklerinde; burası bozcaada, istanbul değil, diyorlar. Rumlarından, Türklerine, pilavoğullarından nicesine tarih taşıyan güzel ada. Fotoğraflarını çektim, bir de yol hikayesi yazdım. sevgiler. http://tipografikinsan.bl...com/2013/05/bozcaada.html
Simyacı, Paulo Coelhonun 1988 yılında çıkardığı kitaptır.
Yani kişisel takvimime göre ben doğmadan tam 2 yıl önce çıkmış ve ortalığı kasıp kavuran bir kitap haline gelmiştir.
Bunların hepsini kendinden emin bir şekilde yazıyor gibi görünsem de, fenomen haline dönüşmüş kitaplara karşı bir büyük antipatim vardı.
Hatta bu kitapları (şeker portalı, simyacı vb) toplu taşıma araçlarında, kafelerde dahi okumaya utanırdım.
Tabi yıllar önce, zavallı bir ergenken.
Şeker Portakalına daha başlamamış olsam da Simyacıyı bugün bitirdim.
Üzerinde 25 yıl geçmiş bir kitabı, şimdi, şuan da, şu yüzyılda okursan sana çok sıradan gelir, yani gelirmiş.
Hala basılan, Türkiyedeki basım sayısı üç haneli sayılara ulaşmış bir kitap için sıradan demek haksızlık olabilir ve kabul ediyorum ki, suç tamamen benim.
Kitapta yazılan hikayelere benzer çok hikaye okuduk, duyduk.
Secretlar okuduk, Kayıp Gül diye kitaplar çıktı, onlara bir göz gezdirdik.
Evrenin gücü adına filmler yaptılar, kitaplar yazdılar, hatta dünyaları dolaştılar, hepsini tanıdık, anlamaya çalıştık.
Her tarafımız Doğu felsefesi oldu. Ceplerimizden felsefe taşları fırlıyor artık hatta yaşamlarımız felsefe taşı oldu.
Bütün bunları yaşayıp gördükten sonra Simyacı okursan her şey çok yavan gelir, anlayın beni.
Ve bir fenomen böylece paramparça olur ellerimde.
Yani benim durumumun çözümü ya da durum değerlendirmesi şöyle olmalı sanırım; ilk yapacağın işi sona bırakma, hadi bıraktın diyelim o zaman hiç yapma.
Hiç dokunmamalıydım Simyacıyı, okumadığım ve merak ettiğim kitaplar arasında kalmalıydı, ama olmadı.
Kitap iyidir, öğretiler hayatımızı değiştirir nitelikte olabilir ama benim için tam bir klişeydi. Tam bir zamanlama hatası, üzgünüm.
Yani kişisel takvimime göre ben doğmadan tam 2 yıl önce çıkmış ve ortalığı kasıp kavuran bir kitap haline gelmiştir.
Bunların hepsini kendinden emin bir şekilde yazıyor gibi görünsem de, fenomen haline dönüşmüş kitaplara karşı bir büyük antipatim vardı.
Hatta bu kitapları (şeker portalı, simyacı vb) toplu taşıma araçlarında, kafelerde dahi okumaya utanırdım.
Tabi yıllar önce, zavallı bir ergenken.
Şeker Portakalına daha başlamamış olsam da Simyacıyı bugün bitirdim.
Üzerinde 25 yıl geçmiş bir kitabı, şimdi, şuan da, şu yüzyılda okursan sana çok sıradan gelir, yani gelirmiş.
Hala basılan, Türkiyedeki basım sayısı üç haneli sayılara ulaşmış bir kitap için sıradan demek haksızlık olabilir ve kabul ediyorum ki, suç tamamen benim.
Kitapta yazılan hikayelere benzer çok hikaye okuduk, duyduk.
Secretlar okuduk, Kayıp Gül diye kitaplar çıktı, onlara bir göz gezdirdik.
Evrenin gücü adına filmler yaptılar, kitaplar yazdılar, hatta dünyaları dolaştılar, hepsini tanıdık, anlamaya çalıştık.
Her tarafımız Doğu felsefesi oldu. Ceplerimizden felsefe taşları fırlıyor artık hatta yaşamlarımız felsefe taşı oldu.
Bütün bunları yaşayıp gördükten sonra Simyacı okursan her şey çok yavan gelir, anlayın beni.
Ve bir fenomen böylece paramparça olur ellerimde.
Yani benim durumumun çözümü ya da durum değerlendirmesi şöyle olmalı sanırım; ilk yapacağın işi sona bırakma, hadi bıraktın diyelim o zaman hiç yapma.
Hiç dokunmamalıydım Simyacıyı, okumadığım ve merak ettiğim kitaplar arasında kalmalıydı, ama olmadı.
Kitap iyidir, öğretiler hayatımızı değiştirir nitelikte olabilir ama benim için tam bir klişeydi. Tam bir zamanlama hatası, üzgünüm.
Osman sınav bu sene iki film sokmuştur vizyona. birincisi, Uzun hikaye, ikincisi, aşk kırmızı'dır. uzun hikaye kötüdür, çok kötüdür, bundan daha da kötüsünü nasıl yaparım diye düşünen Osman, Aşk Kırmızı'yı yapmıştır.
Ve filmden Çıktığım, daha doğrusu terk ettiğim andan itibaren; bunu bize neden yaptın Osman, bunu bize neden yapıyorsun Osman, diye sayıklamama sebep olmuştur.
Ve filmden Çıktığım, daha doğrusu terk ettiğim andan itibaren; bunu bize neden yaptın Osman, bunu bize neden yapıyorsun Osman, diye sayıklamama sebep olmuştur.
Osman sınav film çekmesin diye kampanya başlatıyorum. Bunu ciddi ciddi yapıyorum. bu kararı Osman Sınav'ın Aşk Kırmızı isimli filminden sonra vermiş bulunuyorum. Ahir ömrümde ilk defa bir filmi yarıda bırakıp çıktım ve arkama bile bakmadım. Ve filmleri 2 bölümde izlediğimiz için bizi kınayan bütün entellere sesleniyorum: böyle filmler dört parçaya ayrılmalı, kendine işkence etmek isteyenler oturup izlemeli.Yada üniversitelerin sinema televizyon bölümlerinde kötü film böyle yapılır diye mutlak suretle gösterilmeli.